Desperate Housewives Dizisinden İngilizce Kelimeler

To keep up appearances	Görünüşü korumak
Skeleton in the closet	Gizli sır
To hit the nail on the head	Tam üstüne basmak
To be in over one's head	İşin içinden çıkamamak
To sweep something under the rug	Bir şeyi örtbas etmek
To walk a fine line	Hassas bir dengeyi korumak
To spill the beans	Sırrı ifşa etmek
To call the shots	Kararları vermek
To bite off more than you can chew	Kaldıramayacağı yük altına girmek
To bury the hatchet	Barışmak
To get away with murder	Yanına kar kalmak
A blessing in disguise	İlk başta kötü görünen bir şeyin iyi sonuçlanması
To take the plunge	Bir işe balıklama dalmak
To keep a low profile	Dikkat çekmemek
To blow the whistle	İhbar etmek
To play hardball	Sert oynamak, taviz vermemek
To turn a blind eye	Göz yummak
To backstab someone	Arkadan bıçaklamak
To cover one's tracks	İzleri yok etmek
To be in hot water	Başını belaya sokmak
To bite the bullet	Zor bir durumu kabullenmek
A storm in a teacup	Abartılmış küçük sorun
To pull the wool over someone's eyes	Birini kandırmak
To hit rock bottom	Dibe vurmak
To burn the midnight oil	Gece yarısına kadar çalışmak
To hit the sack	Yatmak, uyumak
To cry over spilt milk	Geçmişe üzülmek
To jump on the bandwagon	Modaya uymak, çoğunluğa katılmak
To give someone the cold shoulder	Birine soğuk davranmak
To keep someone at arm's length	Birine mesafeli durmak
To have a chip on one's shoulder	Alıngan olmak, kin beslemek
To cut corners	Kolaya kaçmak, kestirme yol kullanmak
To turn over a new leaf	Yeni bir sayfa açmak
To let sleeping dogs lie	Geçmişteki sorunları kurcalamamak
To read between the lines	İma edileni anlamak
To break the ice	Ortamı yumuşatmak
To put one's foot down	Taviz vermemek, sert çıkmak
To drop the ball	Hata yapmak, işi batırmak
To blow off steam	Deşarj olmak, stres atmak
To throw in the towel	Pes etmek
To hold a grudge	Kin tutmak
To get cold feet	Korkmak, cesaretini kaybetmek
To give the benefit of the doubt	Birine güvenmek, şüpheden yararlanmak
To have a lot on one's plate	Çok meşgul olmak
To be up in the air	Belli olmamak, netleşmemiş olmak
To be a loose cannon	Dengesiz, öngörülemez davranışlar sergilemek
To hit the ground running	Hızlı bir başlangıç yapmak
To take a rain check	Ertelemek, daha sonra yapmak
To let bygones be bygones	Geçmişi unutmak
To get wind of something	Bir şeyin kokusunu almak
To burn one's bridges	Geri dönüşü olmayan işler yapmak
To be a piece of cake	Çok kolay bir iş
To bend over backwards	Birine yardım etmek için çok çaba sarf etmek
To play it by ear	Duruma göre hareket etmek
To face the music	Gerçeklerle yüzleşmek
To read the room	Ortamı analiz etmek
To keep your chin up	Morali yüksek tutmak
To walk on eggshells	Dikkatli davranmak
To miss the boat	Fırsatı kaçırmak
To pull someone's leg	Takılmak, şaka yapmak
To be in the same boat	Aynı durumda olmak
To keep one's head above water	Zorluklara rağmen ayakta kalmak
To bury one's head in the sand	Gerçeklerden kaçmak
To keep your fingers crossed	Şans dilemek
To let the cat out of the bag	Sırrı ifşa etmek
To have one's head in the clouds	Gerçeklerden kopuk olmak
To kick the bucket	Ölmek
To put all your eggs in one basket	Bütün yatırımını tek bir şeye yapmak
To hit the jackpot	Büyük ikramiye kazanmak
To sweep someone off their feet	Birini çok etkilemek
To be a penny pincher	Cimri olmak
To cut to the chase	Sadede gelmek
To go the extra mile	Ekstra çaba sarf etmek
To have a heart-to-heart	Duygusal bir konuşma yapmak
To be head over heels	Sırılsıklam aşık olmak
To put your heart and soul into something	Bir işe tüm enerjisini vermek
To cry wolf	Boş yere yardım istemek
To be all ears	Dikkatle dinlemek
To give someone the benefit of the doubt	Birine güvenmek
To be down in the dumps	Keyifsiz, morali bozuk olmak
To have a sweet tooth	Tatlıya düşkün olmak
To get out of hand	Kontrolden çıkmak
To hit the books	Ders çalışmaya başlamak
To bite your tongue	Susmak, konuşmamak
To hit the road	Yola çıkmak
To pull yourself together	Kendini toplamak
To burn the candle at both ends	Aşırı çalışmak, kendini yormak
To play it safe	Risk almamak
To walk a mile in someone's shoes	Birinin yerine kendini koymak
To blow one's own trumpet	Kendi kendini övmek
To jump on the bandwagon	Modaya uymak
To read between the lines	İma edileni anlamak
To call it a day	Paydos etmek, işi bitirmek
To make ends meet	İki yakayı bir araya getirmek
To be a blessing in disguise	İlk başta kötü görünen bir şeyin iyi sonuçlanması
To take the bull by the horns	Zor bir durumla yüzleşmek
To have a chip on one's shoulder	Alıngan olmak, kin beslemek
To bite off more than one can chew	Kaldıramayacağı yük altına girmek
To call the shots	Kararları vermek
To turn a blind eye	Göz yummak
To pull the wool over someone's eyes	Birini kandırmak
To hit rock bottom	Dibe vurmak
To bury the hatchet	Barışmak
To get away with murder	Yanına kar kalmak
To take the plunge	Bir işe balıklama dalmak
To keep a low profile	Dikkat çekmemek
To blow the whistle	İhbar etmek
To play hardball	Sert oynamak, taviz vermemek
To hold a grudge	Kin tutmak
To bite the bullet	Zor bir durumu kabullenmek
A storm in a teacup	Abartılmış küçük sorun
To break the ice	Ortamı yumuşatmak
To put one's foot down	Taviz vermemek, sert çıkmak
To drop the ball	Hata yapmak, işi batırmak
To blow off steam	Deşarj olmak, stres atmak

Ücretsiz üyelik

Davet gönder